top of page

Yasal Evlenme Yaşı Doğrultusunda Çocuk Yaşta Evlilik Problemi

Güncelleme tarihi: 3 May 2021

*ELİF İYİLİKÇİ


“Çocuk yaşta evlilik” (child marriage); 18 yaşını doldurmamış bir çocuk ile bir başka çocuk veya yetişkin arasındaki resmi evlilik veya gayri resmi birliktelikleri ifade etmektedir. [1]

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda; “çocuk” kavramı tanımlanmamıştır. Türk Medeni Kanunu’nda, fiil ehliyetinin şartlarının düzenlendiği TMK m. 11 uyarınca, erginliğin 18 yaşın doldurulmasıyla başlayacağı bundan yola çıkarak 18 yaş altındaki bireylerin ‘’küçük’’ olarak adlandırılacağı kabul edilmektedir. Evlenme ehliyetinin düzenlendiği TMK m. 126’da da küçüğün evlenmesinden bahsedilmektedir. Bu nedenle, Türk hukuk literatüründe, 18 yaşını doldurmamış çocukların evlilikleri için genellikle, “küçük yaşta evlilik” ifadesi tercih edilmektedir.

Aslında bakarsak ‘’çocuk yaşta evlilikler’’, ‘’zorla evliliğin’’ bir türü sayılabilir. Çünkü henüz erginlik yaşına erişmemiş çocuk ne kadar olgun olursa olsun evlenmenin getirdiği sorumlulukları kavrayabilecek yeteneğe sahip değildir ve zorla evliliği kaderi olarak görür. Çoğu çocuk yaşta evliliğin perde arkasında babanın kızını evlendirme karşılığı aldığı ‘’başlık parası’’ adı altında verilen para vardır. Türk Hukuku’ndaki gelişmelere göre ise Yargıtay kararlarında ‘’başlık parası’’ hukuka ve ahlaka aykırı bulunmuştur.[2]


4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda; evlenme ehliyetinin düzenlendiği

TMK m. 124 : ''Erkek veya kadın 17 yaşını doldurmadıkça evlenmez. Ancak, hâkim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple on altı yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir. Olanak bulundukça karardan önce ana ve baba veya vasi dinlenir.''

Görüldüğü gibi, yeni Medeni Kanun erkek ve kadın ayırımı yapılmaksızın her iki cins için de evlenme yaşını on yedi olarak belirlemiştir.

Eski Medeni Kanun kabul edilirken, ülkemizin özelliği göz önünde bulundurularak erkekler için on sekiz, kadınlar için on yedi yaşın doldurulması aranmıştı. Bu gerçeğe uymamış, İslam Hukukunun evlenme için büluğ çağına erişmeyi arayan esasına alışmış olan halkın ihtiyacına cevap vermemiştir. Bunun üzerine eski MK 88, 1936 yılında bir kanunla değiştirilerek, kadının on beş, erkeğin ise on yedi yaşını doldurunca evlenmesi kabul edilmiştir.[3]


Yeni Medeni Kanunda, MK. 124’ün her iki cins için de evlenme yaşını on yedi olarak öngörmesi, özellikle kadınlar yönünden Gerekçe’de şöyle açıklanmaktadır : ‘’Küçük yaştaki kızların evlendirilmesinin gerek biyolojik gerek psikolojik açıdan olumsuz etkiler gösterdiği günümüzde tartışmasız olarak kabul edilen bir gerçektir. Daha ortaöğretim çağında bulunan on beş yaşındaki bir küçüğün evlenmesine izin vermemek gerekir. Ülkemizde Medenî Kanunumuzun kabul edilmesinden bu yana bu konuda halkın bilinçlendiği ve eğitildiği göz önünde tutulmak suretiyle önemli bir kurum olan aile hayatının kurulmasında kadınlar için on beş yaşın bitirilmesi yeterli görülmemiştir. Bu konuda bu kadar küçük yaşta evlenme yaşı itibarıyla ayrım erkek ve kadın arasında yapılmasının da anlamlı olmadığı kabul edilmelidir. Bu sebeple evlenme yaşı erkek ve kadın için on yedi yaşın bitirilmesi olarak kabul edilmiştir.’’

Aynı gerekçelerle erken evlenme yaşının da her iki cins için hem aynı hem daha yükseltilerek on altı yaşın bitirilmesi olarak kabulü uygun görülmüştür. Yürürlükteki maddenin ikinci fıkrasında yer alan "Karardan önce ana, baba veya vasinin dinlenmesi şarttır." hükmü bu kişilerin bulunmaması, nerede olduklarının bilinmemesi gibi hâllerde erken evlenmeye izin verilmesini engellemektedir. Bu nedenle bu kişilerin dinlenmesi maddede "mutlak bir zorunluluk" olmaktan çıkarılmış, "olanak bulundukça" dinlenmesi yönünde bir çözüm getirilmiştir. ‘’

Ayrıca TMK m 126 da ‘’Küçük, yasal temsilcisinin izni olmadıkça evlenemez.’’ Hükmü yer alır. Bu hükme göre ise on yedi yaşını doldurmuş olanların evlenebilmesi için yasal temsilci veli ise, onun ; vasi ise, vasinin rızası aranacaktır. Burada kanun koyucu, evlenmenin öneminden hareket ederek, sınırlı ehliyetsizin evlenmesini yasal temsilcinin iznine bağlamıştır.


Türk Hukuku’nda yaşanan bu gelişmelerden sonra, mehaz kanun olan İsviçre Medeni Kanunu’nda (ZGB); olağan evlenme yaşı olan 18 yaşın altındakilerin, yasal temsilci izniyle evlenmelerini mümkün kılan ZGB Art 94/2 hükmü yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla bağlantılı olarak; “küçük olan eşin üstün menfaati evliliğin devamını gerektirmedikçe, eşlerden birinin 18 yaşından küçük olması” ve “eşlerden birinin tam ve serbest rızası olmaksızın evlenmesi” halleri, ZGB Art 105/5-6 uyarınca, birer “mutlak butlan” sebebi olarak kabul edilmiştir.[4]

Yukarıda gelişmeleri inceledikten sonra, Türkiye’de, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) gerçekleştirilen değişiklikler ve alınan önlemlerle azalma eğilimine girmiş olan “çocuk yaşta evlilik” sorunu, Suriyeli göç akını ile birlikte tekrar yükselişe geçmiştir.

Her ne kadar ülkemizde çocuk yaşta evlilik yasal yollarla engellenmeye çalışılsa da yoksulluk, başlık parası, evliliğin korunma sağlayacağına olan inanç, aile şerefi, namus, sosyal çevre, çocuk yaşta evlilikleri hoş gören gelenek-görenekler ve dini inançlar ile yetersiz kanuni düzenlemeler gibi sebeplerden ötürü yapılan ‘’çocuk yaşta evlilik’’ ülkemizin büyük bir problemi haline gelmiştir.


UNICEF’in 2017 yılına ait verilerine göre; Türkiye’de 20-24 yaş arası genç kadın nüfusunda, 18 yaş altı evlilik veya evlilik dışı yaşam birlikteliği oranı % 15, 15 yaş altı yaşam birlikteliği oranı ise %1 olarak tespit edilmiştir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2016 yılı verilerine göre; 2016 yılında gerçekleştirilen evliliklerin %17,9’u 18 yaş altında gerçekleştirilmiştir. Bu oran neredeyse her 5 evlilikten birinin çocuk yaşta evlilik olduğu anlamına gelmektedir. Ayrıca, yine 2016 TÜİK verilerine göre, 18 yaş altında evlilik oranı kadınlarda %28,2 iken; erkeklerde %5,6 oranındadır . 2018 yılı TÜİK verilerine göre ise, 2018 yılında Türkiye’de 15-17 yaş grubunda 11 bin 636 çocuk anne olurken; 167 kız çocuğunun 15 yaşından küçük anne olduğu belirlenmiştir[5] . 16-17 yaş grubunda evlenen kız çocuklarının oranı ise, % 3,8 olarak açıklanmıştır .[6]


UNICEF’in araştırmalarına göre, dünya genelinde çocuk yaşta evlilik uygulamasına, kız çocukları, erkek çocuklarından daha fazla maruz kalmaktadır. UNICEF’in Mart 2018 verilerine göre; 20-24 yaş arası dünya genç kadın nüfusunun %21’i, 18 yaşından önce; %5’i ise, 15 yaşından önce evlenmek veya gayri resmi birliktelik yaşamak durumunda kalmış kadınlardan oluşmaktadır. Dünya genelinde, 15 ila 19 yaş arası, her altı ergen kız çocuğundan biri, resmi veya gayri resmi birliktelik yaşamaktadır. Halen, her yıl, 12 milyon kız çocuğu, 18 yaşını doldurmadan evlendirilmektedir. Bu oranlar, 650 milyon kız çocuğu ve kadına tekabül etmektedir.


Bu verilerden de anlaşılacağı üzere kız çocuklarında ‘’çocuk yaşta evliliğin’’ daha yaygın görülmesi cinsiyete dayalı yerleşmiş bir ayrımcılığın bir sonucu olarak karşımıza çıkar. Birçok toplumda yerleşmiş yanlış düşüncelerden biri , kız çocuklarının ‘’regl’’ olmasıyla beraber artık evliliğe hazır bir kadın olarak görülmesidir. Ülkemizde de ‘’çocuk gelin’’ problemi kız çocuklarının yaşamını ve sağlığını tehlikeye atmaktadır. Ayrıca 18 yaşından önce evlenmek durumunda kalmış kız çocukları arasında, aile içi şiddete maruz kalma ve okula devam etmeme oranı, evlenmemiş yaşıtlarına nazaran daha yüksektir.[7] Kadınların çocuk yaşta okula gönderilmemesi ve büluğ çağına geldiğinde evlendirilmesi ileri de toplumda ve iş hayatında kadına yönelik cinsiyet ayrımcılığını tetikler. Kız çocuklarının evlenme yaşının erkeklere göre daha düşük olduğu gerçeğine bağlı olarak bu bir “toplumsal cinsiyete dayalı şiddet” (gender-based violence) türüdür aynı zamanda kadın ve çocuk hakları bakımından da bir “zararlı uygulama” (harmful practice) çeşididir.[8] Aynı zamanda çocuk yaşta evlilik yapan kız çocukları, genellikle henüz ergenlik dönemindeyken hamile kaldıklarından, hamilelik ve doğum sonrasında ciddi sağlık problemleri yaşamaktadır. Henüz kendisi bir çocukken karnında bir çocuk taşımanın verdiği duygu durumuyla mücadele edememekte ve buna bağlı olarak intihara kadar giden ruhsal bozukluklar yaşamaktadır. Bu zararların dışında çocuk yaştaki evlilikler kamuya da zarar vermektedir. Toplumumuzun sosyolojik yapısı bundan olumsuz etkilenmekte ve hukuk devletine duyulan güveni azaltmaktadır.


Başka bir açıdan ele alacak olursak bu yasal olmayan ve ülkemizde dini nikah yoluyla imam önünde yapılan evlilikler kapsamında kız çocuklarına miras ve vatandaşlık kazanma haklarının tanınmaması ve kız çocuklarının hukuken ve sosyolojik olarak korumasız kalmaları problemi ortaya çıkar. Nitekim Medeni Kanunumuzda ‘’dini nikah’’ düzenlenmemiştir ancak TMK m 141’ de ‘’Evlenme töreni, evlendirme dairesinde evlendirme memurunun ve ayırt etme gücüne sahip ergin iki tanığın önünde açık olarak yapılır. Ancak, tören evleneceklerin istemi üzerine evlendirme memurunun uygun bulacağı diğer yerlerde de yapılabilir.’’ Şeklindeki hükme bağlı olarak dini nikah kıyan imamların yetkili evlendirme memuru olmadığı ve evlendirme yetkisi olan memur önünde gerçekleşmeyen evlenmenin yoklukla sakat olup , fiili bir birleşme olmaktan öteye gidemeyeceğini söylemek doğru olur.


Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin (AKPM), “çocuk yaşta evlilikler” ve “zorla evlilikler” ile ilgili, 2005 ve 2018 tarihli kararları mevcuttur.[9] Bu kararlarda; çocuk yaşta evliliklerin, bir insan hakkı ihlali ve aynı zamanda bir zorla evlendirme türü teşkil ettiği ifade edilerek; Konsey üyesi devletlerin iç hukuk mevzuatlarında, asgari evlenme yaşını kadın ve erkekler için 18 yaşa yükseltmeleri ve yabancı ülkede yapılan çocuk yaşta evlilikleri tanımalarını engelleyici, (mağdur tarafından başka türlü ileri sürülemeyecek evlenmenin sonuçlarına ilişkin hakların güvence altına alınabilmesi amacıyla, tanımanın, mağdurun üstün yararına olduğu haller hariç olmak üzere) değişiklikler yapmaları tavsiye edilmiştir.[10] Ne yazık ki ülkemizde yasal evlenme yaşı yasal temsilcinin rızası alınarak halen on yedidir.


Türkiye, “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi"ne (CEDAW) [11], “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'ye (CRC) [12] taraf devletlerden biridir. Bu sözleşmelerle Türkiye ‘’çocuk yaşta evliliğin’’ ve kadına şiddetin bir türü sayılan ‘’zorla evliliğin’’ karşısında olduğunu göstermiştir.

Yukarıda saydığımız milletlerarası sözleşmeler yanında; Türkiye’nin 1964’ten beri taraf olduğu, 1956 tarihli “Kölelik, Köle Ticareti, Köleliğe Benzer Uygulama ve Geleneklerin Ortadan Kaldırılmasına Dair Ek Sözleşme" uyarınca [13]; “bir kadının, reddetmek hakkı olmadan, anne ve babasına, vâsisine, ailesine veya diğer herhangi bir şahıs yahut topluluğa nakdî veya aynî bir ivaz mukabilinde evlendirilmesi vaadinde bulunulması veya evlendirilmesi” (m 1/(c)(i)) ve “bir çocuğun veya 18 yaşından aşağı temyiz kudretini haiz bir kimsenin gerek anne ve babası, yahut bunlardan biri, gerekse vârisi tarafından, şahsını veya işini istismar maksadıyla bedel mukabilinde veya bedelsiz diğer bir şahsa devrine müsait olan herhangi bir uygulama ve gelenek” (m 1/(d)), “köleliğe benzer uygulama ve gelenekler” arasında sayılmış ve bu itibarla “çocuk yaşta evlilikler” sözleşme uyarınca yasaklanmıştır.


Bu kapsamda bakacak olursak “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi"nin (İstanbul Sözleşmesi) [14] 20 Mart 2021 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye bakımından feshedilmesine karar verilmesi ve kanun koyucu tarafından evlilik yaşının halen on sekiz olarak değiştirilmemesi ''çocuk yaşta evlilikleri'' ve ''kadına yönelik şiddeti'' aynı zamanda ''kadına yönelik kökleşmiş cinsiyet ayrımcılığını'' ortadan kaldırmadığını gözler önüne seriyor.


DİPNOTLAR :

[1] Bkz UN CEDAW/CRC, ‘Joint General Comment No 31 of the CEDAW / No 18 of the CRC on the Rights of the Child on harmful practices’, (2014) UN-Doc CEDAW/C/GC/31-CRC/C/GC/18 para 20; PACE, ‘Resolution on Forced Marriages and Child Marriages’ (2005) Resolution No 1468 para 7; PACE, ‘Resolution on Forced Marriage in Europe’ (2018) Resolution No 2233 para 3. Türkiye’nin de taraf olduğu, 1989 tarihli Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 1. maddesi uyarınca; çocuğun tabi olduğu hukuka göre daha erken yaşta reşit olma hali hariç, 18 yaşına kadar her insan çocuk sayılır. 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu m 3/1(a) uyarınca ise “çocuk”; daha erken yaşta ergin olsa bile, 18 yaşını doldurmamış kişidir. Çocuk Koruma Kanunu, Kanun Numarası: 5395, Kabul Tarihi: 03.07.2005, RG 15.07.2005/25876. [2] Yargıtay 3. HD., E. 2015/13389 K. 2016/7993 T. 24.5.2016 [3] Mustafa Dural, Tufan Öğüz, Mustafa Alper Gümüş Türk Özel Hukuku Cilt III/ Aile Hukuku. İstanbul : Ocak, 2021 : 50

[4] Ayşe Elif Ulusu Karataş, Geçici Koruma Altındaki Suriye Vatandaşlarının Çocuk Yaşta Evliliklerinin Mukayeseli Hukuka ve Türk Hukukuna Göre Geçerliliği, İstanbul Hukuk Mecmuası, 78 (1):21-81 [5] Servet Yanatma, < https://tr.euronews.com/2020/05/16/turkiye-de-2018-de-11-binden-fazla-cocuk-dogum-yapti-167-si-15-yasindan-kucuk-tuik-nufus > Erişim Tarihi 25 March 2021 [6] TÜİK, ‘İstatistiklerde Çocuk’ (2018) < https://www.tuik.gov.tr/ > Erişim Tarihi 25 March 2021

[7] UNFPA (n 16) 11. [8] UN Women, ‘Inter-Agency Assessment: Gender-Based Violence and Child Protection Among Syrian Refugees in Jordan with a Focus on Early Marriage’ (2013) 29 < file:///C:/Users/lenovo/Downloads/1391594645.pdf > Erişim Tarihi 25 March 2021; UNICEF Data (n 3); ECPAT International (n 16) 10; CEDAW/CRC ‘Joint General Comment’ (n 12) para 17; PACE ‘Resolution on Forced Marriages and Child Marriages 2005’ (n 12) para 1. 21 [9] PACE ‘Resolution on Forced Marriages and Child Marriages 2005’ (n 12); PACE ‘Resolution on Forced Marriage in Europe 2018’ (n 12).

[10] PACE ‘Resolution on Forced Marriages and Child Marriages 2005’ (n 12) paras 1, 3, 14. [11] UNHCR Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination against Woman, New York, 18 December 1979 (CEDAW). RG 14.10.1985/18898. [12] Convention on the Rights of the Child (CRC). RG 27.01.1995/22184. [13] Supplementary Convention on the Abolition of Slavery, the Slave Trade, and Institutions and Practices Similar to Slavery. RG. 06.01.1964/11599. [14] Council of Europe Convention on Preventing and Combating Violence against Women and Domestic Violence, 12 April 2011. RG 08.03.2012/28227(Mükerrer).


KAYNAKÇA :








Mustafa Dural, Tufan Öğüz, Mustafa Alper Gümüş Türk Özel Hukuku Cilt III/ Aile Hukuku. İstanbul : Ocak, 2021

540 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page