Emir Uluat*
Özet
Bu makalede Uluslararası Hukuk ve Türk Ceza Kanunu çerçevesinde soykırım suçu açıklanmıştır. Son bölümde ise sözde Ermeni soykırımı iddialarına cevap verilmiştir. 9 Aralık 1948 tarihinde Paris'te toplanan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 260 A (III) sayılı Kararıyla kabul edilip, imza, onay ve katılıma açılmıştır. Sözleşme 13. maddeye uygun olarak 12 Ocak 1951 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye Sözleşmeyi 23 Mart 1950'de onaylamıştır. 5630 Sayılı Onay Kanunu 29 Mart 1950 gün ve 7469 Sayılı Resmi Gazete'de yayınlanmıştır. Bu sebeple Birleşmiş Milletler, insanlığı bu tür bir iğrenç musibetten kurtarmak için uluslararası işbirliğinin gerekli olduğuna kanaat getirerek aşağıdaki hükümlerde anlaşmışlardır[1].
Abstract
In this article, the crime of genocide is explained within the framework of International Law and Turkish Penal Code. In the last chapter, the so-called Armenian genocide claims were answered. On 9th of December 1948, it was adopted by Resolution 260 A (III) of the United Nations General Assembly in Paris and opened for signature, approval and participation. The Convention came into force On 12th of January 1951, in accordance with Article 13. Turkey ratified the Convention On 23th of March 1950. The Ratification Law No. 5630 was published in the Official Gazette no. 7469 on 29th of March 1950. For this reason, the United Nations has agreed in the following provisions that international cooperation is necessary to save humanity from such a heinous calamity.
1- SOYKIRIM SUÇUNUN ÖNLENMESİNE VE CEZALANDIRILMASINA DAİR SÖZLEŞME
Sözleşmenin birinci maddesine göre “Sözleşmeci Devletler, ister barış zamanında isterse savaş zamanında işlensin, önlemeyi ve cezalandırmayı taahhüt ettikleri soykırımın uluslararası hukuka göre bir suç olduğunu teyit eder” denilmektedir.
Sözleşmenin ikinci maddesinde ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu, kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak (Manevi unsur- Mens rea) amacıyla işlenen aşağıdaki fillerden herhangi biri soykırım suçunu oluşturur denilmektedir. Bu fiiller (Maddi unsurlar- Actus reus):
a) Gruba mensup olanların öldürülmesi;
b) Grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi;
c) Grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak yaşam şartlarını kasten değiştirmek;
d) Grup içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler almak;
e) Gruba mensup çocukları zorla bir başka gruba nakletmek; olarak belirtilmiştir.
Sözleşmenin üçüncü maddesinde cezalandırılması gereken fiiller belirtilmiştir bunlar:
a) Soykırımda bulunmak;
b) Soykırımda bulunulması için işbirliği yapmak;
c) Soykırımda bulunulmasını doğrudan ve aleni surette kışkırtmak;
d) Soykırımda bulunmaya teşebbüs etmek;
e) Soykırıma iştirak etmek
Soykırım suçunu veya üçüncü maddede gösterilen fiillerden birini işleyenler, anayasaya göre yetkili yöneticiler veya kamu görevlileri veya özel kişiler de olsa cezalandırılır (md. 4).
Soykırım fiilini veya üçüncü maddede belirtilen fiillerden birini işlediğine dair hakkında suç isnadı bulunan kimseler, suçun işlendiği ülkedeki Devletin yetkili bir mahkemesi veya yargılama yetkisini kabul etmiş olan Sözleşmeci Devletler bakımından yargılama yetkisine sahip bulunan uluslararası bir ceza mahkemesi tarafından yargılanır (md. 6).
Sözleşmenin beşinci maddesinde ise taraf devletlerin, Sözleşmenin hükümlerinin yürürlüğe konmasını ve özellikle 3 üncü maddede belirlenen suçları işlemekten sanık kişiler için etkin cezaların verilmesini sağlamak üzere gerekli kanunları, anayasaları çerçevesinde, yürürlüğe koymaları gereğine işaret edilmektedir[2]. Bu madde doğrultusunda iç mevzuatımızda (Türk Ceza Kanunu 76. madde) düzenleme yapılmıştır.
Aynı zamanda soykırım suçunun önlenmesine ve cezalandırılmasına dair sözleşmenin “jus cogens” nitelikte bir andlaşma olduğu da iddia edilmektedir[3].1969 Viyana Andlaşmalar Hukuku sözleşmesinin 53. maddesine göre “Bir andlaşma yapılması sırasında milletlerarası genel hukukun emredici bir normu ile çatışıyorsa batıldır. Bu sözleşme bakımından milletlerarası genel hukukun emredici bir normu, bir bütün olarak Devletlerin milletlerarası toplumunun, kendisinden hiçbir surette sapmaya müsaade edilmeyen ve ancak aynı nitelikte olan daha sonraki bir milletlerarası genel hukuk normu ile değiştirilebilecek olan bir norm olarak kabul ettiği ve tanıdığı bir normdur” şeklinde düzenlenmiştir. Jus cogens kurallar, üstün nitelikte olup herkes için bağlayıcı özellikte olduğu görülmektedir[4]. Dolayısıyla ister soykırım sözleşmesine taraf olsun ister olmasın soykırım sözleşmesinin bütün devletleri bağlayıcı etkiye sahip olduğunu söyleyebiliriz.
2- TÜRK CEZA KANUNUNDA SOYKIRIM SUÇU
Türk Ceza Kanununda soykırım suçu “Soykırım ve İnsanlığa Karşı Suçlar” başlığı altında 76. maddede düzenlenmiştir.
(1) Bir planın icrası suretiyle, milli, etnik, ırki veya dini bir grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi maksadıyla, bu grupların üyelerine karşı aşağıdaki fiillerden birinin işlenmesi, soykırım suçunu oluşturur:
a) Kasten öldürme.
b) Kişilerin bedensel veya ruhsal bütünlüklerine ağır zarar verme.
c) Grubun, tamamen veya kısmen yok edilmesi sonucunu doğuracak koşullarda yaşamaya zorlanması.
d) Grup içinde doğumlara engel olmaya yönelik tedbirlerin alınması.
e) Gruba ait çocukların bir başka gruba zorla nakledilmesi.
(2) Soykırım suçu failine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir. Ancak, soykırım kapsamında işlenen kasten öldürme ve kasten yaralama suçları açısından, belirlenen mağdur sayısınca gerçek içtima hükümleri uygulanır.
(3) Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.
(4) Bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez.
Türk Ceza Kanunu 76/1. maddesinde “bir planın icrası suretiyle” ibaresi ile Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına dair sözleşmeden ayrılmaktadır[5]. Soykırım sözleşmesinde “bir planın icrası suretiyle” ibaresi kullanılmamıştır. Sözleşmenin ikinci maddesinde soykırımı “bir insan grubunun imha niyeti” ile belirlemekte ve böylece sübjektif bir ölçüt kullanmaktadır[6]. Türk Ceza Kanununda “bir planın icrası suretiyle” denilerek objektif bir ölçüt kullanılmış olmaktadır ve böylece suç girişiminin planlı ve sistematik karakteri vurgulanmış olmaktadır[7].
Türk Ceza Kanununun 76. maddesinin gerekçesine baktığımızda[8]; Milli, etnik, ırki ve dinsel bir grubu veya herhangi bir grubu yok etmek maksadı (özel kast- special intent- dolus specialis)[9] suçun manevi unsurunu oluşturmaktadır. Dolayısıyla soykırım suçu taksirle işlenemez, kastın varlığı gereklidir[10]. Soykırım suçunun maddi unsurları ise, grup azalarının öldürülmesi, grup azalarının bedensel ve akli melekelerinin ciddi surette haleldar edilmesi, grubun tümü ile veya kısmen yok edilmesini sonuçlayacak nitelikte varlık koşullarına zorlanması, grup içinde doğumlara engel olmaya yönelik tedbirlerin alınması, çocukların zorla başka yerlere gönderilmeleridir[11].
3- ERMENİ TEHCİRİ VE SÖZDE SOYKIRIM İDDİALARI[12]:
Osmanlı Devleti’ni aralarında paylaşmayı hesaplayan Batılı devletlerin, Doğu Anadolu Bölgesinde bağımsız bir Ermeni devleti kurmak için Ermenileri kışkırtmış ve bunun sonucunda Kars, Van, Erzurum, Bitlis ve diğer Osmanlı vilayetlerinde binlerce masum Türk insanımız katledilmiştir. Nitekim Rus ve Ermeniler tarafından sadece Kars ve Ardahan’da otuz bin Müslümanın katledildiği belirtilmekte, bu sayı bütün Osmanlı vilayetleri genelinde düşünülecek olursa yüz binleri geçmektedir[13]. Bu sebeplerden dolayı Ermenilere belirlenen yerlere tehcir (zorunlu iskan) uygulanmıştır. Bu zorunlu iskan uygulanırken Osmanlı Devleti gereken her türlü tedbiri almıştır. Buna rağmen bulaşıcı hastalıklar, iklim şartları ve göç sırasında kafilelere yapılan saldırılar(Arap aşiretlerinin ve eşkıyaların saldırıları) neticesinde ölümler meydana gelmiştir. Fakat tehcir kararını verenler hiçbir zaman katle yönelik bir kasıtla ve düşünceyle hareket etmemişler, devletin güvenliğini sağlamak maksadıyla savaş süresi içinde zorunlu iskan uygulanmıştır. Savaş sonrasında ise isteyen Ermenilerin memlekete dönmeleri için geri dönüş kararnamesi çıkartılmış ve çoğu Ermeni eski yerlerine geri dönmüştür.
Öncelikle yukarıda da bahsettiğimiz üzere soykırım suçunun oluşması için kastın varlığı (Özel kast) gereklidir. Anlatılanlar ışığında Osmanlı Devleti Ermeni tehcirini, savaş halinde kendisini korumak amacıyla yapmıştır ve Ermeni nüfüsuna yönelik kasıtlı bir yok etme fiili bulunmamaktadır[14]. Bazı nedenlerden dolayı (bulaşıcı hastalıklar, iklim şartları, saldırılar) ölümler meydana gelmiştir fakat bu ölümlerde “bir planın icrası suretiyle, milli, etnik, ırki veya dini bir grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi maksadı” bulunmadığı için soykırım suçu oluşmamaktadır[15].
Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesinin Birinci Derece Dairesi Savcı-Akayesu, no: ICTR-96-4-T davasında, 2 Eylül 1998 tarihinde, soykırım suçunun ayırt edici özelliğini belirtmiştir. “498. Soykırım, özel kasıt veya dolus specialis taşıması bakımından diğer suçlardan farklılık arz eder. Özel kasıt, failin, açıkça, suç teşkil eden sonuca erişme amacı taşımasını gerektiren ve suç oluşturucu unsur olarak açık ve istenen bir niyettir. Dolayısıyla soykırım suçu için özel kasıt ulusal, etnik, ırksal veya dini bir grubu tamamen veya kısmen, grup olarak, yok etme niyetini barındırır.”[16]denilmektedir.
Suçta ve cezada kanunilik ilkesi (nullum crimen, nulla poena sine lege) gereğince Anayasa’nın 38. maddesinde “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez”, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 7. Maddesinde “Hiç kimse, işlendiği zaman ulusal veya uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu bulunamaz” ve Türk Ceza Kanunumuzun 7. maddesinde “İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar” denilmektedir.
Bu bilgiler ışığında soykırım suçu 1948 tarihli BM Genel Kurulunun 260 A (III) sayılı kararıyla kabul edilmiş olup suçta ve cezada kanunilik ilkesi gereğince geriye yürütülmesi imkanı bulunmamaktadır. 1969 Viyana Sözleşmesi’nin 28. maddesinde “Andlaşmadan farklı bir niyet anlaşılmadıkça veya böyle bir niyet başka türlü tespit edilmedikçe, andlaşma hükümleri, andlaşmanın bir taraf bakımından yürürlüğe girmesinden önce meydana gelen herhangi bir hareketle veya vakıayla veya ortadan kalkan herhangi bir durumla ilgili olarak, o tarafı bağlamaz” denilerek aksi kararlaştırılmadıkça (andlaşmaların geçmişe etkili olarak uygulanabileceği düzenlenebilir) andlaşmaların geriye yürümeyeceğini ifade etmektedir[17]. Soykırım sözleşmesinde andlaşmanın geriye yürütülebileceğine dair bir maddede bulunmamaktadır[18]. Bu nedenle 1948 yılından önce yani soykırım suçunun kabul edilmesinden önce uluslararası hukukta soykırım suçu kabul edilmediği (tanımlanmadığı) için suçta ve cezada kanunilik ilkesi gereğince 1915 Ermeni tehciri olaylarına soykırım suçu denilmesinin hukuki bir dayanağı bulunmamaktadır.
Bu sebeplerden dolayı 1915 Ermeni Tehciri olayları soykırım suçu olarak kabul edilemez. Soykırım suçu olarak kabul eden devletlerin aldığı kararlar tamamen siyasi kararlardır ve hiçbir hukuki temeli bulunmamaktadır.
Dipnotlar:
* Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi İkinci Sınıf Öğrencisi [1] Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi [2] TBMM, Dönem: 22, Yasama Yılı: 2, Sıra Sayısı: 664. [3] Değer, Ozan, “Soykırım Suçu ve Devletin Sorumluluğu: Uluslararası Adalet Divanı’nın Bosna-Hersek v. Sırbistan-Karadağ Kararı”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 6, Sayı 22 (Yaz 2009), s. 77, 78. [4] Bozkurt/Poyraz/Erdal, Devletler Hukuku, 2018, Gözden Geçirilmiş 10. Baskı, s. 62. [5] Değirmenci, Olgun, “Uluslararası Ceza Mahkemelerinin Kararları Işığında Mukayeseli Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu (TCK m. 76)”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2007, 70. Sayı, ss. 79. [6] TBMM, Dönem: 22, Yasama Yılı: 2, Sıra Sayısı: 664. [7] TBMM, Dönem: 22, Yasama Yılı: 2, Sıra Sayısı: 664. [8] TBMM, Dönem: 22, Yasama Yılı: 2, Sıra Sayısı: 664. [9] Değirmenci, “Uluslararası Ceza Mahkemelerinin Kararları Işığında Mukayeseli Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu (TCK m. 76)”, s. 94. [10] Değirmenci, “Uluslararası Ceza Mahkemelerinin Kararları Işığında Mukayeseli Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu (TCK m. 76)”, s. 94. [11] TBMM, Dönem: 22, Yasama Yılı: 2, Sıra Sayısı: 664. [12] Halaçoğlu, Yusuf, “Ermeni Tehciri”, Babıali Kültür Yayıncılığı, Mart 2009, 15. Baskı. [13] Halaçoğlu, “Ermeni Tehciri”, s. 111. [14] Moroğlu, Nazan, “Hukuki Açıdan Sözde Ermeni Soykırım İddiaları”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2015, 119. Sayı, s. 606. [15] Değirmenci, “Uluslararası Ceza Mahkemelerinin Kararları Işığında Mukayeseli Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu (TCK m. 76)” s. 110. [16] Bkz. ELBİR, Hazel ÇAĞAN. 2021. "AİHM PERİNÇEK-İSVİÇRE KARARI (RESMİ FRANSIZCA VE RESMİ OLMAYAN TÜRKÇE METİN)." Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM), Analiz No.2014 / 2. Şubat 25. Erişim Mayıs 04, 2021. https://avim.org.tr/tr/Analiz/AIHM-PERINCEK-ISVICRE-KARARI-RESMIFRANSIZCA-VE-RESMI-OLMAYAN-TURKCE-METIN [17] Değirmenci, “Uluslararası Ceza Mahkemelerinin Kararları Işığında Mukayeseli Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu (TCK m. 76)”, s. 109. [18] Değirmenci, “Uluslararası Ceza Mahkemelerinin Kararları Işığında Mukayeseli Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu (TCK m. 76)”, s. 109; Moroğlu, “Hukuki Açıdan Sözde Ermeni Soykırım İddiaları”, s. 606, 607.
Kaynakça:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu
Değirmenci, Olgun, “Uluslararası Ceza Mahkemelerinin Kararları Işığında Mukayeseli Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu (TCK m. 76)”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2007, 70. Sayı.
Moroğlu, Nazan, “Hukuki Açıdan Sözde Ermeni Soykırım İddiaları”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2015, 119. Sayı.
Alpyavuz, Tolgahan, “Soykırım Suçu”, Journal of Naval Science and Engineering, 2009, Vol. 5, No.1, pp. 49-61.
Değer, Ozan, “Soykırım Suçu ve Devletin Sorumluluğu: Uluslararası Adalet Divanı’nın Bosna-Hersek v. Sırbistan-Karadağ Kararı”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 6, Sayı 22 (Yaz 2009), s. 61-95.
Bozkurt, E. , Poyraz, Y. , Erdal, S. (2018). Devletler Hukuku. Ankara: Legem Yayıncılık.
Halaçoğlu, Yusuf, “Ermeni Tehciri”, Babıali Kültür Yayıncılığı, Mart 2009, 15. Baskı.
TBMM, Dönem: 22, Yasama Yılı: 2, Sıra Sayısı: 664 ( Türk Ceza Kanunu Gerekçesi).
Kapak Fotoğrafı: https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/1915-olaylariyla-ilgili-soykirim-nitelemesi-uluslararasi-hukukla-celisiyor/2220108
Komentáře