top of page

'The Night Of' Bağlamında Masumiyet Karinesi

Genç ve hevesli hukuk öğrencileri, tecrübenin tacını edinmiş üstatlar ve muhtevasını kavramaktan uzak, varlığıyla en çok etkilenen vatandaşlar. Hepsinin hukuk ağına düşüp, debelendikleri zaman vücutlarında hissettikleri tedirgin edici dokunuş pek vakit kaybettirmeden kafalarında belli soruları uyandırır. Üç farklı konumda bulunmalarına rağmen ağ üzerindeki konumlarının farklılığı kimi sorular açısından hiçbir fark yaratmaz. İşte felsefenin muhtevası ve hukuk ile birleşmesinin yarattığı bu durumu birkaç farklı şekilde ele almayı başaran ve bunu hayatın olağan akışına tamamıyla eşleştirerek veren bu diziden bahsedeceğim bugün.


8 bölümlük mini bir dizi olarak karşımıza çıkan The Night Of hayatın olağan akışına tamamıyla uygun ve rahatsız edici rastlantılar silsilesi sonucunda neredeyse tüm tanık ve kanıtların işaret ettiği fakat gerçek hayatta kurbandan farksız bir sanık üzerinden hukuk mücadelesi ile bezeli bir yaşam kesiti sunmaktadır. Dizi ilk bölümüyle bize olan biteni tüm çıplaklığıyla vermesine rağmen hikaye anlatımının izleyici açısından gerçeğin ispatı beklentisini kırıp, Avukat Stone karakterinin mesleki deneyimiyle bağlantılı olarak masumiyetin ispatı yoluna sokulması yukarıda bahsettiğim sorulardan biri olan; hukukun amacı nedir? sorusunu uyandırıyor.


Davanın medyatik bir hal alıp dava seyrini etkilemesi ise artık günümüzde dördüncü güç olarak görülen basının, beşinci güç internet ise güncelden kopmayan insanların çağrışımı olmalı, modern yabaları* olan mikrofonlarıyla popülist söylemleri aracılığıyla yargısız infaz peşinde koşması, linç kültürünü alevlendirmesi ''Masumiyet karinesi''nin gerçek hayattaki varlığı konusunda akılda sorular uyandırmaya başlıyor. Her ne kadar sıradan vatandaşın ilgi odağında olan sorunlar içerisinde olmasa da dizi içerisinde adaletin popülist söylemlerle baltalanmasına pr çalışmasını harç yaparak katılan kurumsal avukatlar ile dizinin üzerinde sıkça duracağı John Stone üzerinden parya avukat kavramının karşılaştırılması ise yargının üç sacayağından biri olan savunmanın sıkıntılarına sert bir şekilde dikkat çekmesi ise hukuk öğrenimi gören genç arkadaşlar için manidar ve takdire şayan.


Tutuklu yargılama garabeti, bunun işleyişi ile hem sanık hem toplum açısından uyandırdığı etki. Sizlere dizi içerisinde sanığın karakter gelişimi üzerinde yarattığı devasa değişimden sıyrılarak bulunduğumuz kap içerisinde yankı uyandırmasını umuyorum. Fazlasıyla uzun süren davalar ve tutuklu yargılamanın masumiyet karinesinin üzerindeki balyoz etkisi, sanığın masumiyetine toplum nezdinde halel getirmesi ve geri dönüşü olmayan yaraları dava seyrinde sanıkların karakterleri üzerinde açması. Toplumun mahkemelere verdiği görev olan sürat ve adil kararın her ikisine de ters düşmesi ile sıradan vatandaşı, hayat akışının kimi tavırlara sürüklediği tecrübeli hukukçuların karşısında konumlandırması ile yaşanan çatışma önümüze seriliyor, idealist genç hukuk öğrencileri için ise farklı bir bakış yakalama fırsatı veriyor.

“Mademki her sanık hükme kadar suçsuz sayılacaktır, neden o halde tutukluyoruz? Tutuklananı çevresi de suçsuz sayar mı?”[1]

Mahkemenin kararı vermesi; her ne kadar jüri heyeti bizde var olmasa da 12 kişilik jüri heyeti kararlarını hemfikir olarak verirler. 12 kişinin her biri aynı kararı tasdik eder, 11’e karşı 1 olması dahi sanığın masumiyetine dair bir ışık olduğunu ve o ışığın kaynağına ışık sönene yahut etrafı tamamıyla aydınlatana kadar gidilmesi gerekliliğini ortaya çıkartır. Bir kişinin bile sanığın masumiyetine inanması suçun sabit olmasına karşı engel[2] teşkil etmesi eminim genç hukuk öğrencilerinin masumiyete olan tutkusunu alevlendirmeye ve Türk Hukukuna kuşkucu yaklaşmasını sağlamasına yeterli olacaktır. Zira her çözüm bir sorundan, her sorun bir kuşkudan doğar.


The Night Of dokuz saate yakın bir seyir süresi ile bir durum kesiti ortaya sunmuş ve bunu birkaç farklı alan üzerinden, birkaç farklı şekilde irdelemeye çalışan oldukça kapsamlı ve sıradan bir hikaye anlatımına sahiptir. Ağır işleyişe sahip olması sürükleyiciliği baltalasa da detayların gizindeki parıltıların keşfi bir solukta bitirme şevki veriyor izleyiciye. Kaldı ki izleyici hikaye anlatımını alelade gören biri değil; tutku ve hevesle yaklaşan idealist genç bir hukuk öğrencisi ise en parıltısız detayların üzerinde bile vakit geçirmeyi zevkle yapacaktır. Her çıkarımını bulunduğu kap içine yansıtacak, sorgulayacak ve en nihayetinde masumiyete atfettiği manayı yükseltecektir.

Her ne kadar dizi tahlili olarak ele alınmış olsa da bu yazı tahlil kısmının içini doldurmaya ama dizi kısmının içini boşaltmaya elimden geldiğince çalıştım zira seyir zevkinizi kaçırmadan seyir zevkini yükseltecek yegane yöntemin bu olduğu kanısındayım. Yine de eğer kendinizi sarsmak istiyorsanız ilk bölümü sonuncu bölüm yaparak izlemeyi deneyebilirsiniz. İyimser[3] bir hukukçu olmanız, diziden ise beklentinizin üzerinde doyum yaşamanız ümidiyle.


DİPNOTLAR

*Harman savurmakta kullanılan, çatal biçiminde, tahtadan tarım aracı.

1)Faruk EREM, Bir Ceza Avukatının Anıları. Sf.30, 5-B

2)Sami SELÇUK, Şimdi “genel af”fın tam zamanıdır. II-B Yargıtay Denetimi

9105 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, 224/1

Faruk EREM, Bir Ceza Avukatının Anıları. Sf.13, 1-E

3)Faruk EREM, Bir Ceza Avukatının Anıları. Sf. 34, 5-Ç ve Sf.51, 11-C


-Yuşa Sert-

72 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page