top of page

Doğu Akdeniz'de Yunanistan'ın İddiaları Ve Türkiye'nin Deniz Yetki Alanları

(Selçuk Üniversitesi Hukuk Akademisi Topluluğu Blog Komisyon Sorumlusu/ Yazarı. Türkiye Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi (TÜRK DEGS) gönüllü hukuk araştırmacısı)



“Deniz şehitlerimizin aziz hatırasına...”



“Yazıma katkılarından dolayı Dr. Öğr. Üyesi Hasan MOR hocama çok teşekkür ederim.”



BMDHS: Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi

UAD: Uluslararası Adalet Divanı

MEB: Münhasır Ekonomik Bölge



Özet

1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin (BMDHS) kabul edilmesiyle birlikte örf-adet şeklinde uygulanan deniz hukuku kuralları yazılı hale getirilmiştir. Türkiye BMDHS’ye taraf olmamıştır. Bu durumun en önemli nedeni Ege denizinde Yunanistan ile karasuları ve kıta sahanlığı sorunlarının çözülememesidir[1]. Türkiye sözleşmeye taraf olmamakla birlikte sözleşmede yer alan içsular, karasuları, bitişik bölge, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge gibi kavramların içerikleri Türkiye için son derece önem arz etmektedir. Bu makalede iç sular, karasuları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge hakkında kısaca bilgi verilmiştir. Ardından Yunanistan’ın iddialarına hukuki gerekçeler ışığında cevaplar verilmiştir. Son bölümde ise Türkiye’nin deniz yetki alanları ve Türkiye-Libya arasında yapılmış olan deniz yetki alanları sınırlandırma andlaşması hakkında bilgi verilmiştir.


Abstract

With the adoption of the 1982 United Nations Convention on the Law of the Sea (UNCLOS), the rules of maritime law applied as customary were put into writing. Turkey has not become a party to UNCLOS. The most important reason for this situation is the inability to solve the territorial waters and continental shelf problems with Greece in the Aegean Sea . Although Turkey is not a party to the convention, the contents of concepts such as inland waters, territorial waters, adjacent region, continental shelf and exclusive economic zone are extremely important for Turkey. In this article, brief information about inland waters, territorial waters, continental shelf and exclusive economic zone is given. Then, answers were given to the claims of Greece in the light of legal justifications. In the last part, information is given about Turkey's maritime jurisdiction areas and the maritime jurisdiction area delimitation agreement between Turkey and Libya.

GİRİŞ

Doğu Akdeniz günümüzde de olduğu gibi hareketli bir bölge olma niteliğini halen korumaktadır. Birçok medeniyet geçmişte olduğu gibi bugünde bu coğrafya’ya üstünlük ve hakimiyet kurma, ele geçirme çabası içindedir. Tabiki bu durumun en önemli nedenleri Doğu Akdeniz’in jeopolitik konumu ve bu coğrafyada bulunan enerji kaynaklarının varlığıdır. 19. yy’den itibaren devletlerin enerji kaynaklarına olan ihtiyacı ve bu enerji kaynaklarının nakli konusu Doğu Akdeniz’e olan ilgiyi daha da artırmıştır.[2] Söylediğimiz gibi Doğu Akdeniz hem enerji kaynakları bakımından zengin bir bölge olmasının yanında bu enerji kaynaklarının ticareti ve nakli konusunda Asya, Afrika, Avrupa’yı birbirine bağlaması, petrol yönünden zengin Ortadoğu’ya yakın bir bölge olması, Süveyş Kanalı’nın varlığı sayesinde Uzakdoğu’ya mesafenin kısalması[3] gibi sebeplerden ötürü kilit bir bölge özelliğine sahiptir. Günümüzde de deniz ticaretinin büyük bir kısmı bu coğrafyada yapılmaktadır.

Doğu Akdeniz’de bulunan hidrokarbon rezervi yaklaşık Türkiye’nin 572 yıl, Avrupa’nın ise 30 yıllık enerji ihtiyacını karşılayacak niteliktedir[4]. Bu nedenle ülkemizin Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatleri son derece önemlidir. Bu hak ve menfaatlerimizi uluslararası boyutta koruyabilmemiz için uluslararası deniz hukukuna ilişkin bazı temel kavramların bilinmesi önem büyük önem arz etmektedir.

Uluslararası hukukta devletin ülkesi üç başlık altında incelenmektedir. Devletin ülkesi sırasıyla devletin kara ülkesi, devletin hava ülkesi ve devletin deniz ülkesinden oluşmaktadır[5]. Devletler kara ülkesi, hava ülkesi ve deniz ülkesinde münhasır egemen yetkilere sahiptirler. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için aşağıda deniz ülkesi incelenecektir.


1. Deniz Ülkesi

Devletlerin denizlerden faydalanma amacının başlangıçta daha çok ulaşım, doğal kaynaklardan yararlanma (balıkçılık), güvenlik ve savunma gibi konularda karşımıza çıktığı görülmektedir[6]. Fakat günümüz dünyasında devletlerin denizlerden faydalanma amacı daha çok enerji kaynaklarının araştırılması, işletilmesi, çıkarılması ve deniz ticareti gibi konular oluşturmaktadır. Devletlerin denizlerden faydalanma amacının bu konulara yönelmesine şaşırmamak gerekir. Çünkü devletlerin sahip oldukları enerji kaynaklarının azalması (enerji kaynaklarının tükenmesinde dünya nüfusunun aşırı derecede artmasının önemi büyüktür) yeni enerji kaynaklarının araştırılmasına neden olmuş, bu durumda enerji kaynaklarının bir hayli zengin olduğu denizlere olan ilgiyi daha da artırmıştır. Enerji kaynaklarının bir hayli zengin olduğu Akdeniz havzası da bu enerji kaynaklarına otorite kurmak isteyen ve güvenliği elinde bulundurmak isteyen devletler bakımından büyük önem taşımaktadır[7]. Sadece enerji kaynaklarının varlığı değil bu enerji kaynaklarının Avrupa’ya nakli ve transferi konusunda da Akdeniz havzası kilit bir bölge özelliğine sahiptir[8].

Denizlerin kullanımının ve öneminin bu derece artmasından dolayı birtakım sorunlar da beraberinde gelmiş ve zamanla deniz hukuku kavramı daha da önemli hale gelmiştir.


1.1. İç Sular

Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesinin 8. maddesinde iç sular düzenlenmiştir. Bu maddeye göre “karasuları esas hattının berisinde kalan sular, devletin iç sularına dahildir.” denilmektedir. Dolayısıyla iç sular, karasularının başladığı esas hat ile söz konusu ülkenin kara parçası arasında kalan sulara verilen isimdir[9]. Bu sularda söz konusu kara ülkesi münhasır egemen yetkilere sahiptir.


1.2. Karasuları

BMDHS m. 2(1 ve 2. Fıkralara göre) “(1)Sahildar devletin egemenliği kara üIkesinin ve iç sularının ötesinde ve bir Takımada Devleti söz konusu olduğunda, takımada sularının ötesinde karasuları denilen bir bitişik deniz bölgesine kadar uzanır. (2)Bu egemenlik karasuları üzerindeki hava sahasını ve de bu suların deniz yatağı ile toprak altını da kapsar.” denilmektedir. Görüldüğü üzere kara ülkesi karasularında münhasır egemen yetkilere sahiptir. Bu egemen yetkiler söz konusu karasularının hem üstünü yani hava sahasını, hem de suların deniz yatağı ve toprak altını kapsar. Fakat bu egemen haklara bazı sınırlamalar getirilmiştir. Bu sınırlamalardan ilki BMDHS m. 17’de düzenlendiği üzere “zararsız geçiş” rejimidir. Bu maddeye göre “İşbu SözIeşme hükümleri saklı kalmak üzere, sahili bulunsun veya bulunmasın, bütün devletlerin gemileri, karasularından zararsız geçiş hakkından yararlanırlar.” denilmektedir. Zararsız geçiş rejimi esasında “Deniz ulaşımının serbestliği” ilkesine dayanmaktadır. Bir diğer istisna ise “zararsız geçiş” rejiminden doğan bazı yargı yetkisine dair sınırlamalardır[10]. BMDHS m. 3’ e göre, her devlet karasuları genişliğini belirleme hakkına sahiptir fakat bu genişlik 12 mili aşamaz.


1.3. Kıta Sahanlığı Ve Münhasır Ekonomik Bölge Kavramları

Kıta sahanlığı kavramı 1945 tarihli Truman bildirisiyle hukuk alemine girdiği kabul edilmektedir[11]. Sahildar devletin kıta sahanlığı, karasularının ötesinde kıt'a kenarının dış eşiğine kadar veya bu eşik daha az bir mesafede ise, karasularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 200 deniz mili mesafeye olan kısımda, bu devletin kara ülkesinin doğal uzantısının bütünündeki denizaltı alanlarının deniz yatağı ve toprak altlarını içerir[12]. Kıta sahanlığı münhasır ekonomik bölgenin aksine 350 deniz miline kadar uzatılabilir[13]. Kıta sahanlığında sahildar devlet deniz yatağı ve toprak altında bulunan cansız kaynakların araştırılması, işletilmesi ve çıkarılması konusunda egemen haklara sahiptir[14].

Münhasır ekonomik bölgede ise sahildar devlet; deniz yatağı üzerindeki sularda, deniz yataklarında ve bunların toprak altında canlı ve cansız doğal kaynakların araştırılması, işletilmesi muhafazası ve yönetimi konuları ile; aynı şekilde sudan, akıntılardan ve rüzgarlardan enerji üretimi gibi, bölgenin ekonomik amaçlarla araştırılmasına ve işletilmesine yönelik diğer faaliyetlere ilişkin egemen haklara sahiptir. Ayrıca BMDHS’nin ilgili hükümlerine uygun olarak ve üçüncü devletlerin haklarına halel getirmemek şartıyla ; suni adalar, tesisler ve yapılar kurma ve bunları kullanma, denize ilişkin bilimsel araştırma yapma, deniz çevresinin korunması ve muhafazası gibi konularda sahildar devletin hakları ve yetkileri bulunmaktadır.[15] Münhasır ekonomik bölge karasularının ölçülmeye başlandığı esas hattan itibaren ölçülür ve 200 deniz milini aşamaz. Kıta sahanlığının ilan edilmesi gerekmez, devlet kendiliğinden kıta sahanlığına sahiptir. Devletlerin münhasır ekonomik bölgeye sahip olabilmeleri için MEB ilan edilmesi gerekmektedir[16].

2. Yunanistan’ın İddiaları ve Cevaplar



Şekil-1 Yunanistan’ın Türkiye’ye tanıdığı deniz alanı (Seville Haritası).

(Cihat YAYCI, “Doğu Akdeniz'de Yetki Alanlarının Paylaşılması Sorunu Ve Türkiye”, Bilge Strateji, Cilt 4, Sayı 6, Bahar 2012, s. 56.)


Şekil-1 de görüldüğü üzere Yunanistan; Girit, Kaşot, Rodos, Çoban ve Meis adaları arasında çizdiği hattı ilgili kıyı şeridi kabuk etmekte ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi dışlayacak biçimde denizlerde etkinliğini artırma peşindedir. Fakat Yunanistan’ın izlediği bu yöntem hem BMDHS hem de Uluslararası Adalet Divanı’nın vermiş olduğu mahkeme kararlarına aykırıdır.


1- Öncelikle Türkiye ile Yunanistan anakarası esas alınarak çizilen ortay hatta Yunanistan’ın belirttiği adalar (Girit, Kaşot, Rodos, Çoban, Meis) ortay hattın ters tarafında kalmaktadır. Uluslararası Adalet Divanı verdiği mahkeme kararlarında (İngiltere-Fransa davası örnek verilebilir) ortay hattın ters tarafında kalmış adalara karasuları kadar bir alan tanımış, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge vermemiştir. Doğu Akdeniz’de de Türkiye anakarasına yakın bulunan yani ortay hattın ters tarafında bulunan adalara karasuyu kadar bir alan verilmesi gerekmektedir. Bu adalara Yunanistan’ın iddia ettiği üzere kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge verilemez.



Şekil-2 (Serkan KÜÇÜKKURAY, “Doğu Akdeniz Deniz Yetki Alanları Uyuşmazlığı ve Türkiye”, s. 59.)


İngiltere-Fransa davası kararında ortay hattın ters tarafında yer alan kanal adalarına karasuyu kadar bir deniz alanı bırakılmıştır. Aynı durum Doğu Akdeniz’de de bulunmaktadır. Türkiye ile Yunanistan anakaraları arasında çizilecek bir ortay hatta söz konusu yunan adaları ortay hattın ters tarafında kalmaktadır ve bu adalara karasuları kadar bir alanın verilmesi gerekmektedir. Bu karar Yunanistan’ın iddialarını (adaların münhasır ekonomik bölgesinin olduğu yönündeki iddiaları) çürütür niteliktedir.


2- Yunanistan’ın iddiaları “coğrafyanın üstünlüğü” ve “oransallık” ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Devletler arasında yapılacak deniz alanı sınırlandırması esas olarak devletlerin sahip olduğu anakaraya ait kıyılarının uzunluğuna göre belirlenir. Bu duruma coğrafyanın üstünlüğü ilkesi denmektedir. Bu ilke UAD kararlarında, Kuzey Denizi Davaları kararında “coğrafyanın yeniden şekillendirilmesi söz konusu olamaz”, İngiltere-Fransa Davası kararında “eşit uzaklık ya da başka herhangi bir sınırlandırma metodunun uygunluğunu coğrafi şartlar belirler”, Libya-Malta Davası kararında “tarafların kıyıları başlama çizgisini oluşturur”, Tunus-Libya Davası kararında “kıta denize hakimdir” şeklinde belirtilmiştir.[17] Dolayısıyla Ukrayna-Romanya davasında da belirtildiği üzere[18] devletlerin münhasır ekonomik bölge ve kıta sahanlığı üzerindeki yetkileri esasen sahip oldukları kıyılardan kaynaklanmaktadır (kara denize hakimdir ilkesi).

Devletlerin sahip oldukları kıyılarının birbirine oranı ile sınırlandırma sonucu devletlere tahsis edilen deniz alanlarının (Kıta sahanlığı ve MEB) birbirine oranlarının yakın olması gerekmektedir, mutlak bir eşitlik aranmamaktadır.[19] Bu ilkeye UAD’nin kararlarında da gördüğümüz üzere “oransallık” ilkesi denilmektedir.

Bu anlatılanlar ışığında Türkiye’nin kıyılarının uzunluğu söz konusu adaların kıyılarının uzunluğundan kıyaslanamayacak kadar büyük olmasından dolayı hem coğrafyanın üstünlüğü ilkesi hem de oransallık ilkesi gereğince Türkiye Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ın iddialarının aksine daha fazla deniz alanına sahip olması gerekmektedir. Şekil-1’deki yer alan Seville haritası ile Türkiye’ye kısıtlı bir deniz alanı verilmesi hem hakkaniyetle bağdaşmaz hem de “coğrafyanın üstünlüğü” ve “oransallık” ilkesine aykırıdır. Dolayısıyla Yunanistan’ın iddialarının hiçbir hukuki temeli yoktur.



Şekil-3[20]


Görüldüğü üzere söz konusu Yunan adalarının toplam 165 kıyı uzunluğuna sahip iken Türkiye’nin Anadolu kıyılarının uzunluğu 1870 km’dir. Bu durumda coğrafyanın üstünlüğü ve oransallık ilkeleri gereğince Yunan adalarının Türkiye’ye göre daha fazla bir deniz alanına sahip olması kabul edilemez.


3- Bir diğer ilke ise UAD kararlarında gördüğümüz üzere “kapatmama” ilkesidir. Kapatmama ilkesi, bir ülkenin kıyılarına yakın deniz alanının başka bir ülkeye bırakılmamasıdır. Aksi takdirde bu durum hakkaniyete aykırılık teşkil eder. Bu sebeple bir anakara ile bu anakaranın karşısında bulunan bir adanın deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasında birbirleriyle eşit yetkiye sahip değillerdir.[21] Özetle ortay hattın ters tarafında yer alan söz konusu yunan adaları anakaralar kadar deniz yetki alanına sahip olamayacaktır.[22] Aksi takdirde ortay hattın ters tarafında bulunan Meis, Rodos ve diğer adalara karasuları dışında deniz alanı tanınması, diğer bir deyişle kapatmama ilkesine uyulmaması durumunda bölgenin önemli limanlarından Antalya ve Mersin limanlarının önünün kapanmasına sebep olabilecektir.[23]


Şekil-4


Doğu Akdeniz’de ortay hattın ters tarafında bulunan yunan adaları Türkiye’nin deniz alanını kapatacak biçimde coğrafi bir niteliğe sahiptir, bu yüzden söz konusu adalara Yunanistan’ın iddialarının aksine kapatmama ilkesi gereğince karasuları kadar alanın verilmesi gerekmektedir.[24]


Şekil-5[25]

Bu hukuki gerekçeler ışığında Türkiye’nin deniz alanı (MEB alanı) şekil-5’deki gibi olmalıdır. Yunanistan’ın şekil-1’de iddia ettiği Seville haritası hem Uluslararası Adalet Divanı kararlarına aykırıdır hem de hakkaniyetle bağdaşmayacak niteliktedir.


Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerimizi korumak amacıyla vakit kaybedilmeden münhasır ekonomik bölge ilan edilmesi ve komşu devletler ile deniz yetki alanları sınırlandırılması andlaşmasının yapılması gerekmektedir. Bu bağlamda 27 Kasım 2019 tarihinde Libya Devleti Hükümeti ile “Deniz Yetki Alanları Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” imzalanmış ve 7 Aralık 2019 tarihinde resmi gazetede yayınlanmıştır.[26]


Şekil-6[27]

Görüldüğü üzere Libya ile yapılan deniz yetki sınırlandırma andlaşması ile Libya Yunanistan ile yapacağı andlaşmaya göre daha fazla deniz alanı kazanmıştır. Libya ile yapılan bu andlaşmanın diğer devletlerle de (Mısır, İsrail, Lübnan) yapılması gerekmektedir. Bu sayede hem Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’deki hukuksuz iddiaları çürütülecek hem de andlaşma yapılacak devletler daha fazla deniz alanına sahip olacaklardır.

Bu akdedilen andlaşma sayesinde Yunanistan’ın Seville haritası ile Türkiye’ye dayatmaya çalıştığı iddiaları da akamete uğramıştır.

Aynı zamanda Yücel ACER hocanın belirttiği üzere Türkiye-Libya arasında yapılan mutakabat sayesinde Türkiye, belirlenen MEB alanlarında yapacağı arama ve işletme faaliyetlerine hukuki bir altyapı da oluşturmuştur[28].




DİPNOTLAR ve KAYNAKÇA


[1] İsmail DEMİR, “Türk Deniz Yetki Alanlarının Belirlenmesinin Hukuki Dayanakları Üzerine Bazı Düşünceler”, Adalet Dergisi, Cilt 0, Sayı 65, Yıl 2020, s. 32.

[2] Serkan KÜÇÜKKURAY, “Doğu Akdeniz Deniz Yetki Alanları Uyuşmazlığı ve Türkiye”, s. 8-9. [3] Cihat YAYCI, “Doğu Akdeniz’in Paylaşım Mücadelesi ve Türkiye”, Kırmızı Kedi Yayınevi, İstanbul 2020, s. 19. [4] Cihat YAYCI, “Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Paylaşılması Sorunu ve Türkiye”, Bilge Strateji, Cilt 4, Sayı 6, Bahar 2012, s. 11. [5] BOZKURT/POYRAZ/ERDAL, “Devletler Hukuku”, Legem Yayıncılık, 10. Baskı, Ankara 2018, s. 86.

[6] BOZKURT/POYRAZ/ERDAL, s. 95; Hasan MOR, “Uluslararası Hukuk Perspektifinden Türk Dış Politikasında Ege Denizi Karasuları ve Kıta Sahanlığı Sorunları”, Çizgi Kitapevi, Nisan 2016, s. 97. [7] Umut KEDİKLİ/ Önder ÇALAĞAN, “Enerji Alanında Bir Rekabet Sahası Olarak Doğu Akdeniz’in Önemi”, Sosyal Bilimler Metinleri, Cilt 2017, Sayı 1, Yıl 2017, s. 124

[8] KEDİKLİ/ÇALAĞAN, s. 127.

[9] DEMİR, s. 32.

[10] MOR, s. 111.

[11] Cihat YAYCI, “ Sorular ve Cevaplar İle Münhasır Ekonomik Bölge Kavramı”, Deniz Basım Evi Müdürlüğü, Mayıs 2019, s. 6.

[12] BMDHS 76. Madde.

[13] YAYCI, Sorular ve Cevaplar İle Münhasır Ekonomik Bölge Kavramı”, s. 11.

[14] BMDHS 77. Madde.

[15] BMDHS 56. Madde.

[16] Yücel ACER, Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanları ve Türkiye-Libya Mutakabatı”, Seta Analiz, Aralık 2019, Sayı 301, s. 8.

[17] Cihat YAYCI, “Doğu Akdeniz’in Paylaşım Mücadelesi ve Türkiye”, Kırmızı Kedi Yayınevi, İstanbul 2020.

[18] Nasıh Sarp ERGÜVEN, “Karadeniz’de Deniz Alanı Sınırlandırması Davası (Romanya/Ukrayna) ve Uluslararası Hukuk Açısından Etkileri”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2014, Cilt 63, Sayı 2, s. 315.

[19] YAYCI, “Doğu Akdeniz’in Paylaşım Mücadelesi ve Türkiye”, s. 60; Serkan KÜÇÜKKURAY (2019). Doğu Akdeniz Deniz Yetki Alanları Uyuşmazlığı ve Türkiye (Yüksek lisans tezi). s. 41-42.

[20] YAYCI, “Doğu Akdeniz’in Paylaşım Mücadelesi ve Türkiye”, s. 63.

[21] YAYCI, “Doğu Akdeniz’in Paylaşım Mücadelesi ve Türkiye” , s. 89.

[22] YAYCI, “Doğu Akdeniz’in Paylaşım Mücadelesi ve Türkiye” , s. 102

[23] Yunus Emre AÇIKGÖNÜL, “Deniz Yetki Alanlarının Hakça İlkeler Çerçevesinde Sınırlandırılması”, s. 130.

[24] YAYCI, “Doğu Akdeniz’in Paylaşım Mücadelesi ve Türkiye” , s.89.

[25] Cihat YAYCI, “Doğu Akdeniz'de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasında Libya'nın Rolü ve Etkisi”, Güvenlik Stratejileri Dergisi, 2011, Cilt 7, Sayı 11, s. 32.

[27] Cihat YAYCI, “Doğu Akdeniz'de Yetki Alanlarının Paylaşılması Sorunu Ve Türkiye”, Bilge Strateji, Cilt 4, Sayı 6, Bahar 2012, s. 47.

[28] ACER, Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanları ve Türkiye-Libya Mutabakatı”, s. 13.

KAPAK FOTOĞRAFI: Türkiye Denizcilik Ve Global Stratejiler Merkezi (TÜRKDEGS), Çalışmalar Arşivi, Mavi Vatan Resmi.




600 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page